TAYLAND

Tayland benim için çok özel bir yer. Daha önce Uzak Doğu ve Güneydoğu Asya hakkında pek bir bilgim yokken 3 sene önce o zaman erkek arkadaşım olan şimdiki eşimle Bangkok'ta buluştuk. O zaman kendisi Tokyo'daydı ben de İstanbul'da. Tek amacım erkek arkadaşımla buluşmaktı ve Tayland, Türk'lerden vize istememesi açısından son anda tatil planı yapmış olan benim için harika bir yerdi.


Yaklaşık 1 haftalık Bangkok ve Koh Chang tatili ardından Tayland'a ummadığım bir şekilde hayran kalarak İstanbul'daki koşturmacama devam ettim. Ama aklımın bir köşesinde tekrar gitme fikri hep vardı. 


İşte sonunda bu fikir gerçeğe dönüştü ve bu sefer Tokyo'dan eşimle Bangkok'a gittik. Tokyo Bangkok yakın zannedilmesin şaka maka 7,5 saatte gittik, 5,5 saatte döndük !! Hele benim gibi uçak fobisi olan biri için felaket (o da ayrı bir yazı konusu ya neyse!!).


Herkesin gittiği yerle ilgili görüşleri farklıdır, benim için de Tayland yani benim Tayland'ım eminim birçok kişininkinden farklı.

Havaalanından Bangkok'a ulaşmanın birden fazla yolu var, biz otobüsle gittik Bangkok'a. Bangkok'ta Khao San Road ineceğimiz yer idi. Eskiden yani Bangkok bu kadar turistik değilken bu caddenin olduğu bölge pirinç tarlasıymış. Zaten ismi Khao da pirinç anlamına geliyormuş. Ama şimdilerde Khao San Road genelde turistlerin konakladığı, eğlencenin sabaha kadar devam ettiği, Tayland'lıdan çok turist gördüğünüz bir yer. Bizim orda kalma amacımız tüm ada otobüslerinin ya da havaalanı otobüslerinin hareket noktası olmasıydı. Ama ilk gece bir hata yapıp tam Khao San Road üzerindeki bir otelde kaldık ve tüm gece gürültüden uyuyamadık. Siz siz olun cadde üstündeki bir otelde sakın kalmayın.

Tayland'a gelmeden önce Uzak Doğu yemek kültürü hakkında hiçbir fikrim yoktu. İlk gelişimde biraz bilgi edinmiştim. Son gidişimde ise gerçekten bir çok şeyi denedim. 


Tayland'lı olan bir arkadaşımızdan öğrendiğimize göre Bangkok'taki evlerde mutfak yokmuş. İnsanlar genelde dışarıdan yemek alıp yiyorlarmış. Tayland'a giden birçok kişi sokak satıcılarından yemek yemeğe cesaret edemiyor biliyorum ama açıkça söylemek gerekirse benim yediğim en lezzetli yemekler sokak satıcılarının yemekleriydi. Hele bir de acı seviyorsanız Tay mutfağı gerçekten muhteşem. Düşündükçe ağzım sulanıyor :) Favori yemeğim mi ? Tom Yum Soup.



Bangkok öncelikle çok turistik bir yer. Duyduğum kadarıyla dünyada Paris'ten sonra en çok turistin geldiği 2. şehirmiş. Sadece Tayland için değil, Vietnam'a ve Kamboçya'ya geçmek için de birçok kişinin geldiği bir şehir. Bu kadar turistik olunca da tabi ki kalabalık, bir sürü turist, sürekli bir şeyler satmak isteyen satıcılar, tuk tuk kiralamanız için sizi kandırmaya çalışan şoförler, birçok yer gibi buranın da vazgeçilmezi.

Ama benim gibi aşırı turistik yerlerden pek hazzetmeyen biri bile Bangkok'ta keyif alacak şeyler bulabilir. Taylandlılar gerçekten çok sıcakkanlılar, biraz geniş insanlar, özellikle Tokyo'nun disiplinli hayatından sonra Tayland'lıların genişliği pek bir hoşuma gitti. Otobüslerin tam saatinde kalkmaması, insanların Tokyo'daki gibi sürekli meşgul olmaması gibi örnekler verebilirim. 
Sürekli yaz olması, tabi arada muson yağmurları da oluyor ama hala sıcak, tropikal meyveleri sudan ucuza almanız (sudan ucuz derken Tokyo'daki pet şişe sularından ucuza meyve alabilirsiniz rahatlıkla), muhteşem güzellikteki tapınakları, lezzetli yemekleri için bence Tayland'a inince Bangkok'ta bir iki gün geçirmeye kesinlikle değer.

Tayland'ı maalesef seks turizmi konusunda çok meşhur ama inanın bu sadece olumsuz bir reklam. Çok daha ötesi var orda. Ben sadece 10 gün kaldım ve keşke daha çok kalabilseydim ve daha çok yerini görebilseydim demekten kendimi alamıyorum. Nereye gittiğinize bağlı, ben öyle seks turizmi yapan yerlere hiç rastlamadım doğrusu. O tarz yerlerin yoğun olduğu bölgeler varmış ama gitmezseniz farkına bile varmıyorsunuz.

Son günümüzde oranın en önemli festivallerinden Loi Krathong  Festivali vardı. Dolunaya denk gelen bu festivalde çiçeklerden hazırladıkları süslemeleri şehrin içindeki derelere bırakıyorlarmış. Festival alanları kurulmuştu ve kutlamalar yapılıyordu. Biz maalesef çiçekleri suya bırakma merasimine yetişemedik çünkü gece uçağımız vardı. Ama aşağıda, hazırlanan çiçek süslemelerinin fotolarını görebilirsiniz. 



Bangkok dışında bir de Koh Chang'a gittik. Koh Chang Bangkok'tan otobüsle 5-6 saat süren Tayland'ın 2. büyük adasıymış. Koh Chang'ın anlamı Fil Adası demekmiş. Fillere binmek için turlar falan vardı ama katılmadık, bir dahaki sefere artık.


Neden Koh Chang'ı seçtiğimize gelince öncelikle benim uçak fobim çok etkili bu kararda. Otobüsle ulaşılabilecek bir yer istedim. (Evet biliyorum uçak otobüsten daha güvenli, ama bunu bilmek fobimi geçirmiyor maalesef!) Hem de güneydeki meşhur adalar kadar turistin olmayacağını düşündüğüm için.  
Turist açısından Puket ve benzeri adalarda bulunmadığım için bilemeyeceğim ama rahatsız edici boyutta değildi en azından. 


Bangkok'tan Trat'a otobüsle ulaşıp sonra Trat'tan feribotla adaya ulaşabiliyorsunuz. Feribottan inince de hemen bekleyen taksiler var, onlara binip gideceğiniz plajda inebiliyorsunuz. 


Biz ilk Klong Prao Plajına gittik. Rus turistlerin yoğun olduğu ama sakin, sessiz gece hayatından uzak çok keyifli bir plajdı. 




2 gece burda kaldıktan sonra Lonely Beach'e gittik. Lonely Beach daha çok gençlerin olduğu ve biraz daha ucuza konaklama imkanı olan bir plajdı. Daha önceki gelişimizde de burda kalmıştık. Kaldığımız bungalovlar pek rahat ve temiz değildi. Bungalovun çatısı ile duvarlar arasında boşluklar vardı ve dışarıyı direkt görebiliyorduk. Gece yatağın üstündeki cibinlik kendimizi biraz olsun güvende hissetmemizi sağladı. Ama siz siz olun yine de sivri sinek için bir sprey bulundurun yanınızda. 
Lonely Beach'te kalacak birkaç tane daha alternatif var. Onlar daha rahat imkanlar sunuyor. Bizim burayı seçmemizin en önemli nedeni önceki gelişimizde kalmış olmamız ve bizim için anısı olmasıydı. Ayrıca plaja yürüyerek 10 dakika gibi bir mesafede daha fazla konaklama yeri var.




Tayland'da içimizi ısıtan güneşi, tropikal plajları, meyveleri, lezzetli yemekleri, samimi güleryüzlü insanları arkamızda bırakıp Tokyo'nun sonbaharına dönmek pek işimize gelmese de bir gün tekrar yolumuzun Tayland'a düşeceğini bilerek bu güzelliklere şimdilik veda ettik. 


10 günlük bu kısa tatilden başka notlar da olacaktır eminim. Zamanla onları da ekleyeceğim. 
Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder